Fırsatları Değerlendirirken Kendini Gerçekleştirebilmek: Barış Yeşilbaş

Yaşamınızın planladığınızdan çok başka bir yönde ilerlemeye başladığını hiç düşündünüz mü? Aslında bu durum pek çok kişinin dönem dönem yaşadığı ve çoğu zaman da “Neden ben!” diye isyan ettiği oldukça yaygın bir durum. Peki ya kötü olarak gördüğünüz bu olaylar, aslında hayal ettiğiniz hayata ulaşabilmeniz için çok önemli bir dönüm noktalarıysa? İşte, ünlü ve başarılı dövme sanatçısı Barış Yeşilbaş’ın hayatı da tam olarak bu doğrultuda şekillendi.

Lise ve üniversiteyi Ankara’da okuyan Barış Yeşilbaş, lise döneminde “garip” ve “değişik” gibi sıfatlarla anılmış. Bunun nedenlerinden biriyse ayakkabılarını ve sırasını boyamasıymış. Hatta, boyadığı sırayı görmek için diğer sınıflardan gelenler bile oluyormuş! Çizmek ve boyamak hayatının bir parçası olmasına rağmen üniversitede Ekonomi okumaya karar vermiş. Durum böyle olunca da boyama, çizmeye ayırdığı zaman azalmış, ama notlarının kenarlarında hep çizimler yaparmış; yani çizimi hayatından hiç çıkarmamış. Yanlış bölüm seçmesinin sıkıntısını, zorluğunu her gün hissetmiş. Okula gitmek istememeler, gidip derse girmemeler derken üniversitedeki altıncı yılının başında okulu bırakmaya karar vermiş. Ailesine durumu anlatmış ve onlar da durumu anlayışla karşılamışlar. Sonrasında İstanbul’da “Dış Ticaret Uzmanı” olarak çalışmaya başlamış, ama üç ay sonra keyfekeder bir şekilde kovulmuş. Ertesi gün, evde oturmamak için gittiği ve önceki yıllarda dövmelerini yaptırdığı stüdyodaki iş teklifinin ise ona mutlu bir hayatın kapısını açacağından elbette ki haberi yokmuş. Geçici olarak yapılan asistanlık teklifini harçlığını çıkarmak için kabul etmesi, Barış Yeşilbaş’ın kendini gerçekleştirmek konusunda attığı ilk adım olmuş!

“Hayatımı anlatmayı gerçekten çok seviyorum, çünkü insanlara ilham verdiğimi düşünüyorum.” diyor Barış Yeşilbaş. İlham dolu hikâyesine doğru küçük, ancak etkileyici bir yolculuk yaptığımızda ise onun pek de haksız olmadığını mutlulukla keşfediyoruz…

Dış Ticaret Uzmanı olarak çalıştığınız sırada işten çıkarıldınız ve daha sonra hayatınız değişti. Çoğu insan işten çıkarılmayı kötü bir deneyim olarak görebilir. Fakat aslında ilk başta “negatif” olarak adlandırılabilecek bu deneyim, mutlu bir kariyer inşa etmenizi sağladı. Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sizce işten çıkarılmasaydınız hayatınız nasıl şekillenirdi?

Hayata bakış açım, hep onun iyi tarafını görmek üzerine kurulu; asla “Bu neden benim başıma geldi!” diye söylenip ağlamadım. Demek ki böyle olması gerekiyormuş diyerek hep ileriye gitmeye çalıştım, ama bu 1 günde olmadı tabii. İşten çıkarılmam beni inanılmaz etkilemedi, hatta neredeyse hiç etkilemedi. Ya da ben öyle sanıyordum çünkü geriye dönüp baktığımda şunu fark ediyorum: Eğer ben işten çıkarılmasaydım belki hâlâ o işi yapıyor olurdum. Ya da dövme stüdyosu bana iş teklif etmeseydi aklımın ucundan bile dövmeci olmayı geçirmezdim.

Hayat size sunulan fırsatları nasıl değerlendirdiğinize bakar; bu fırsatları görmek ve adım atmak hayatınızı değiştirebilir. Bir nevi Jim Carrey’nin Yes Man filmindeki karaktere benzetirim kendimi. Eğer ben arkadaşıma, bana iş teklif ettiğinde “Evet” demeseydim İstanbul’a gelemeyecektim, dövme stüdyosu iş teklifi ettiğinde de durum aynı. Bu ve bunun gibi birçok olay var aslında hayatımda, bütün gidişatı bir anda değiştiren… 

Dövmeler hayat boyunca insanların en özel aksesuarları olarak görülebiliyor. Bu nedenle ilk dövmenizi yaparken neler hissettiğinizi merak ediyoruz. Bizimle paylaşabilir misiniz?

İlk dövmemi yakın arkadaşlarımdan birine yapmıştım; bir 4 yapraklı yonca dövmesi… Tabii bu bahsettiğim dövmeci olmadan 5-6 yıl önceydi. O zamanlar çok kibirli biriydim ve her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum. Dövmeye de böyle başladım diyemem, sadece “Ne var ki bunda ben de yaparım!” deyip makineyi elime almıştım. Çok kötü olmadı, hatta bence ilk dövme için gayet başarılı diyebilirim. Dövme stüdyosunda başlayıp ilk müşterimi aldığımdaysa durum farklıydı. O zamanki ustam Tahsin Abi “Barış bunu sen yapıyorsun.” dediğinde kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. -25 derece soğukta tişörtle duruyormuş gibi titremeye başladım. Tahsin Abi’nin yanına gidip “Bunu ben yapmasam? Çok heyecanlandım.” dediğimde tepkisi “Ya yaparsın ya da kovulursun!” oldu. Bu tehdit/motivasyon benim hayatımı tamamıyla değiştirdi. O 5-6 yıl önceki kibirli tavır yerini korku, endişe ve titremeye bırakmıştı bir anda, ama neyse ki her şey güzel gitti… (İlk dövmemde hata yapmam dışında tabii.)

Şu anda New York’ta çalışan bir dövme sanatçısısınız ve yapacağınız dövmelerin özgün, ve insanların düşünceleri ile deneyimlerini yansıtmasına önem veriyorsunuz. Farklı bir ülkede çalışmalarınıza devam etmek bu doğrultuda kariyerinize nasıl bir katkı sağladı?

Dövmeci ya da müşteri… Farklı şehirlerde, değişik ülkelerden insanlarla çalışmak her zaman beni daha ileriye götürdü. Her insanın bakış açısı farklı oluyor ve o insanlarla iletişime geçmek sizin de bakış açınızı değiştirebiliyor. Müşterilerle konuşmak, onların hikayelerini dinlemek, deneyimlerini aktarmaları… Bunların hepsi sizi bir adım ileriye taşıyor her seferinde. Bunun dışında dövme sanatçılarıyla da çalışmak, konuşmak onları izlemek inanılmaz bir duygu. Her şeyi bildiğinizi sandığınız bir anda hiçbir şeyden haberiniz olmadığını anlamanız çok olası mesela. Bunun dışında sadece insanlar değil, şehirler de sizi çok etkiliyor. İstanbul benim için dünyanın en güzel şehirlerinden biri olmasına rağmen rutine binince birçok şeyi göremiyorsunuz ya da yeni/etkileyici gelmiyor. Bu yüzden o konfor alanından çıkmak, yeni sokaklar gezmek, insanlarla tanışmak size bambaşka ufuklar kazandırabiliyor.

Düşlemek ve düşlerinizi gerçekleştirmek adına çalışmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Bu süreçteki hislerinizi bizimle paylaşır mısınız? Ve şu anda gerçekleştirmek için çalıştığınız yeni bir hayaliniz var mı? 

Hayal kurmak küçüklüğümden beri beni en çok mutlu eden aktivite. Hep bir şeyler ya da bir yerler hakkında hayal kurardım. Ama asla kendi hayatımla ilgili hayaller değildi bunlar. En azından ayakları yere basan hayaller değildi diyelim. Hep rock yıldızı, 007 ajan, ninja kaplumbağa olmak gibi hayaller kurardım, ta ki lise son sınıfta, okul müdürümüz Süha Hoca’nın azarına maruz kalana kadar. İnanılmaz yaramaz bir sınıftaydım ve tabii ki -nedense- bütün hocaları deli etmek üzerine bir misyonumuz vardı. Bir gün bardağı taşırdığımızda sınıfa Süha Hoca girdi ve bana hayatımın dersini verdi. O günden aklımda kalan en önemli cümlesi ise: “Hayalleri olmayan insanlar robot gibi yaşamaya mahkumdur.”. O gün bugündür hep bir hayalim oldu ve buna ulaşmak için çabaladım; bir nevi kendime hedefler koydum. Beni mutlu edecek bir iş bulmaktı hayalim; başardım. Daha sonra dünyanın tanıyacağı bir isim haline gelmekti ve en azından kendi alanımda bunu başardığıma inanıyorum. Daha sonra kendi stüdyomu açmak vardı ve bunu da başardım… Sıra en büyük hayalime gelmişti: Amerika’da yaşamak! Popüler kültürle büyümüş bir çocuk olarak hayatım New York’ta geçen filmleri izlemekten ibaretti. Bunu da gerçekleştirdim. Şimdi ise en büyük hayalim burada bir stüdyo sahibi olmak ve kendi ayakkabı markamı çıkarmak.

Hepimiz hayallerimizi gerçekleştirme yolunda çeşitli nedenlerle motivasyon kaybı yaşayabiliyoruz. Peki, siz kariyerinizi şekillendirdiğiniz süreçte hiç motivasyon kaybı yaşadınız mı? Yeniden gücünüzü toplamak ve motivasyonunuzu yükseltmek için hangi yöntemleri izliyorsunuz?

Tabii ki, herkes gibi benim de hayatım toz pembe değil. Aslında geldiğim noktayı anlatırken negatif yönlerini çok anlatmamam galiba bir problem; çünkü insanlar çok temiz, sorunsuz bir şekilde buraya geldiğimi düşünüyor. Ben yemek alabilmek için evde mobilyaların arkasında 25 kuruş aradığım günleri biliyorum. Ya da %5 komisyonla çalıştığım (normali %50-70 arasındadır) günleri… Kötü yaptığım bir dövme sonrası insanların korkunç eleştirileri… Yeni denediğim bir dövmede istediğim başarıyı yakalayamadığım anlarım oldu, ama bu süreçte öğrendiğim şey; istemiş olduğum noktaya bir günde ulaşamayacağımdı. Bu en büyük kazancım oldu. Motivasyonumu hep yüksekte tuttum, çünkü ilk başta da bahsettiğim gibi ben inanılmaz kibirli biriyim ve hep mentalitem “Ben bunu yaparım!” oldu. Beynini kullanabilen, hayata olumlu bakan bir insan olmak her şeyi başarabileceğimiz manasına geliyor benim için. 

Hayallerinizi besleyen ya da gerçekleştirme yolunda sizi motive eden bir film, şarkı ya da bir eser var mı?

Var olmaz mı! 🙂

Rocky 6 filmindeki baba-oğul konuşması benim hayatımda duyduğum en mükemmel motivasyon konuşması olabilir.

Pursuit of Happyness filmi de beni inanılmaz etkilemiştir.

Bunun dışında Chuck Palahniuk kitapları… Bunu hep söylerim, benim hayatımı kökten değiştiren bir yazardır.

“Two Steps from Hell” müzikleri, klasik film müzikleri hep etkilemiştir beni. Bunun dışında rap müzik de aşırı motive edici gelir bana.

Koşullar ne olursa olsun düşleyenlere ve düşlerini gerçekleştirmek için çalışanlara ne önerirsiniz?

Yaşadığımız dünyanın zor ve kötü bir yer olduğunun farkına varıp buna göre mücadele etmeyi göze alsınlar. Ufak tefek sorunlarla karşılaşınca motivasyonları kırılmasın. Bu ve bunun gibi sorunlar sıkıntı vermek yerine sizi ileride yaşayabileceğiniz durumlara karşı daha güçlü ve deneyimli hale getiriyor. Kendilerini saklamasınlar; bağırmaları gerekiyorsa bağırsınlar, ağlamak gerekiyorsa ağlasınlar, ama yeter ki kendileri olsunlar. Akılalmaz bir dünyada yaşıyoruz ve önemli olan sizin mutluluğunuz; insanların sizin hakkınızda ne düşündüğü değil. Başkalarının istediği hayatı yaşamaktansa kendi istediğiniz hayatı yaşayın. Ve en ama en önemlisi; önünüze çıkan fırsatları görmeye ve değerlendirmeye çalışın!

röportaj