Doğa Neden Çekici? Şehir Yaşamını Bırakıp Doğaya Dönen 5 Hikaye

Kalabalık şehir yaşamından ve iş hayatının stresinden uzaklaşıp sakin bir köye ya da kırsala yerleşmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Hatta köye yerleşen ünlüler ile ilgili yapılan haberlere sık sık rastlıyoruz. Elbette bu durum sadece ünlüler ile ilgili değil. Arkadaşlarınızın “Ege’ye yerleşmek istiyorum.” ya da “Şehirden taşınmak, sahil kasabasına yerleşmek ve her şeyden uzaklaşmak istiyorum.” dediklerini de çokça duyabilirsiniz. Çünkü bir zaman sonra şehir yaşamı insanlara yapay gelebiliyor ve insanlar, şehir hayatını bırakıp doğal köye, doğal şartların hüküm sürdüğü bir alana yerleşmeye karar verebiliyorlar. Peki, doğa ya da sahil kasabasına yerleşme fikri neden bu kadar çekici?

Doğanın Karşı Konulamaz Cazibesi Nereden Geliyor?

Aslında köye yerleşmek ve doğaya dönmek için bir değil, birden çok neden var. Şehir yaşamını bırakıp köye dönen insanları incelediğimizde ise birden çok konuda şikayetleri olduğunu görüyoruz. Şimdi, köy gibi doğal bir alanda yaşamı ve şehir yaşantısının bazı noktalarını inceleyerek pek çok insanın neden köy yaşamına ilgi duyduğunu anlamaya çalışalım.

  • Kaostan uzak, huzura yakın olmayı sağlıyor.

Bitmek bilmeyen trafik, dinmeyen gürültü, şehrin şaşırtan ve işinizin aksamasına sebep olan kötü sürprizleri… Kaos, oldukça yorucu ve aynı zamanda anın tadını çıkarmanızı etkileyen bir şey. Üstelik tüm bunlardan, bir şehirden başka bir şehre taşınarak kurtulamazsınız. Doğal hayat sayesinde kaostan uzaklaşmak ise hayatınıza bir dinginlik getiriyor.

  • Dünyanın yalnızca insanlar için varolmadığını hatırlatıyor.

Doğa adeta bir kişisel gelişim alanı. Kalabalık şehir yaşantısında inşa edilen çoğu şey insanlar için oluşturulan, doğallıktan uzak yapılar ve işleyişler olduğu için bir zaman sonra dünya insanlar içinmiş gibi bir algı oluşabiliyor. Oysa diğer canlılar, insanlar var olmadan önce de dünyadaydılar. Yaşam alanını paylaşmak, işte bu doğal algının zihnimize yerleşmesine katkı sağlıyor.

  • Doğa, insanın kendi kendine yetebileceğini kanıtlıyor.

Marketten ya da pazardan aldığınız meyve-sebzeler, ambalajlı gıdalar ve daha fazlası… Aslına bakıldığında hepsinin, insanın (özellikle de şehir insanının) yaşamını kolaylaştırmak için üretilen şeyler olduğunu doğaya döndüğünüzde fark edebilirsiniz. Kendi diktiğiniz sağlıklı meyve ve sebzeyi büyütmek ya da pek çok doğal beslenme alışkanlığını edinmek, diğer bir deyişle doğaya dönmek size ilk başta zor gelebilir. Ancak şehir hayatını terk edenler ile konuştuğunuzda bunların hepsinin aslında zevkli bir süreç olduğunu keşfedebiliyorsunuz. Ayrıca doğal yaşama ait tüm detaylar kendinizi geliştirmenizi sağlıyor. Bunun yanı sıra çoğu kişi için temiz hava alma imkânı bile şehirden köye taşınmak için yeterli bir sebep.

Şehirden Doğal Yaşama Geçiş

Şehirden köye ya da sahil kasabasına göçenleri incelediğinizde, yolun başında “Burada bir işim var, orada nasıl geçinirim?” diye yakınmak yerine bunun için çözüm aradıklarını göreceksiniz. Ya önceden yaptıkları birikim sayesinde yaşayacakları alanda iş kuruyorlar ya da gittikten sonra işlerini freelance devam ettirip pek çok insanın hayalini gerçekleştiriyorlar. Tabii ki bu kadar radikal bir karar vermeden önce şu andaki yaşam standartlarınızdan kısa süreliğine (mesela yaz aylarındaki tatilinizde) uzaklaşıp bir Ege kasabasında ya da Karadeniz’in köylerinde ev tutabilir ve köy hayatının tadına tek başınıza ya da ailenizle birlikte bakabilirsiniz. Sunduğu avantajları yaşadıkça doğal yaşamın bir o kadar zevkli olduğunu fark edeceksiniz. Eğer hayaliniz şehir yaşamından uzaklaşıp doğal yaşama yakınlaşmaksa ve bu hayalinize ulaşmak için hangi yolları izlemeniz gerektiğini merak ediyorsanız “Hayalleri Gerçekleştirmek İçin İzlenmesi Gereken Adımlar” yazımız size bir nevi yol haritası olabilir.

O halde şimdi, pek çok kişinin hayalini yaşayan ve şehir yaşamını, sosyal medyayı geride bırakıp doğaya dönen ve pek çok insanın hayalini birkaç tık daha üstte yani vahşi doğada yaşayan 5 insanı size tanıtalım.

1. Peter ve Miriam Lancewood

Peter ve Miriam Lancewood, vahşi hayatı gerçekten yaşayan bir çift! Yiyeceklerini doğadan bulan, ok ile avlanan ve elektrik gibi doğal yaşama ait olmayan unsurlardan yararlanmayan çift, “yaşayan hayatın içinde yaşadıklarını” düşünüyor. Kötü hava koşullarında bile doğanın sunduğu sığınaklarda kalan Peter ile Miriam, aylarca başka insanların yüzünü görmeden yaşıyor. Çift, modern hayattan sıyrıldıktan ve Yeni Zelanda’nın ormanlarında yaşamaya başladıktan sonra çok daha huzurlu hissettiklerini dile getiriyor.

Kaynak

2. Jill Redwood

Doğada kaç yıl yaşayabilirsiniz? Eğer ömrünüzün sonuna kadar doğadaki yaşama bağlı kalabileceğinizi düşünüyorsanız bir de şöyle soralım: Doğada yalnız başınıza ne kadar yaşayabilirsiniz? Jill Redwood, yaklaşık 35 yıldır oldukça izole bir konumda, doğada, geri dönüştürülebilir ürünlerle inşa ettiği evinde yaşıyor. Yiyecek ihtiyacını, hayvanları ve diktiği sebze-meyveler sayesinde karşılıyor. Aslında Jill Redwood’un bu yaşamı pek çok insanı kıskandırabilir. Ama yalnız yaşama konusu bir zaman sonra can sıkıcı olabilir; kabul edelim.

Kaynak

3. Emma Orbach

Emma Orbach gerçekten herkesi kıskandırabilecek, masallardaki gibi bir hayata sahip. Çünkü onun Galler’de, kendi yarattığı ve tek başına yaşadığı bir Hobbit evi var! Suyunu dereden alan, meyve-sebzesini bahçesinde yetiştiren ve pek çok hayvanıyla birlikte yaşayan Emma, doğal yaşam sayesinde çok mutlu olduğunu belirtiyor.

Kaynak

4. Tippi Degre

1990 doğumlu Tippi Degre, vahşi doğaya sonradan dönen değil, aslında vahşi doğada doğan biri; ama bu listede ona yer vermezsek olmazdı! Ailesi Namibya’da fotoğrafçı olan ve 10 yaşına kadar bu Afrika ülkesinde yaşayan Tippi; vahşi doğadan aslan ve fil gibi pek çok hayvanla gerçekten arkadaşlık etmiş ve çocukluğunu olabildiğince renkli yaşamış. Tippi, bize doğada korkusuz bir şekilde huzurla yaşamanın mümkün olduğunu kanıtlıyor!

Kaynak

DeneyimGezi