Günümüz şehir yaşamı insanları kaçınılmaz olarak hızlı bir tempoya sürüklüyor. İş yükü, günlük sorumluluklar, sosyal ilişkiler ve bitmeyen koşturma hali çoğu kişiyi sürekli hareket halinde olmaya zorluyor. Bu yoğun tempo ise kimi zaman verimliliği artırsa da uzun vadede kişisel yaşamı, ruh sağlığını ve genel mutluluğu yıpratabiliyor.
Tam da bu hızlı döngüye alternatif olarak son yıllarda öne çıkan bir yaşam anlayışı var: slow living. Peki, slow living nedir ve neden bu kadar ilgi görüyor?
O halde gelin, tüm detayları ile slow living felsefesini birlikte inceleyelim.
Slow Living Nedir?
Slow living yani yavaş yaşam yaklaşımı; hayatın temposunu düşürerek daha bilinçli, dengeli ve anlam dolu bir yaşam kurmayı hedefleyen bir felsefedir. Bu felsefenin amacı ise zamanı gelişigüzel harcamak yerine gerçekten önemli olan şeylere gereken özeni ve zamanı ayırmaktır. Koşuşturma içinde kaybolmak yerine her anın tadını çıkarabilmeyi önceliklendirir.
Slow living, modern hayatın hızına kapılmadan hareket etmeyi ve farkındalıkla yaşamayı teşvik eder. Buna göre de daha sakin yemek yemek, acele etmeden seyahat etmek, teknolojiyi daha ölçülü kullanmak ve doğayla uyum içinde yaşamak slow living felsefesinin başlıca öncelikleri arasında yer alır.
Slow Living Nasıl Ortaya Çıktı?
Slow living felsefesinin temelleri, 1980’lerin başında İtalya’da doğan slow food hareketine uzanıyor. Roma’da açılan bir fast food restoranına tepki olarak Carlo Petrini ve bir grup aktivist tarafından başlatılan bu hareket, öncelikle yerel mutfak kültürünü ve geleneksel tarifleri korumayı amaçlıyordu. Zamanla yalnızca yemekle sınırlı kalmayıp yaşamın pek çok alanına yayıldı. Tıpkı fast food’un hızla hayatımıza girmesi gibi modern yaşamın temposuna karşı da daha sakin, daha bilinçli bir alternatif arayışı ortaya çıktı. Böylece bu yaklaşım, slow travel ve slow fashion gibi farklı alanlara evrilerek slow living anlayışını hayatımıza taşıdı.
Yavaş yaşam hareketinin en bilinen temsilcilerinden biri olan yazar ve konuşmacı Carl Honoré, 2004’te yayımladığı “Yavaşlığın Övgüsü” kitabıyla bu kavramı geniş kitlelere tanıttı. Bu kitapta Honoré ise slow living’i şu sözlerle özetliyor:
“Bu ‘Daha hızlı her zaman daha iyidir.’ anlayışına karşı kültürel bir devrimdir. Yavaş felsefesi, her şeyi ağırdan almak demek değildir. Her şeyi doğru hızda yapmakla ilgilidir. Zamanı sadece ölçmek yerine ondan keyif almayı hedefler. Mesele, işleri mümkün olan en hızlı şekilde yapmak değil; mümkün olan en iyi şekilde yapmaktır. İster iş ister yemek ister ebeveynlik olsun; her alanda niceliğin değil, niteliğin ön planda olduğu bir yaklaşımdır.”
Slow Living Felsefesini Hayatınıza Dahil Etmek İçin Nelere Dikkat Etmelisiniz?
Genel olarak ortaya çıkışından ve tanımından da anlaşıldığı gibi slow living; katı kuralları olmayan, her bireyin kendi yaşam biçimine göre şekillendirebileceği esnek bir yaşam felsefesidir. Bu nedenle de bu yaklaşımı benimsemek için büyük değişimlere gerek yok. Küçük ama etkili adımlarla yavaş yaşam felsefesini hayatınıza dahil edebilirsiniz.
“Peki, nelere dikkat etmeliyim?” diyorsanız slow living felsefesini hayatınıza entegre ederken dikkat etmeniz gereken başlıca unsurları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Farkındalığınızı Artırın
Günlük rutininizde bilinçli anlar yaratmak ilk adım olabilir. Örneğin sabah kahvenizi yudumlarken sadece o ana odaklanın. Kahvenin kokusunu, tadını ve sıcaklığını hissedin. Kısacası bulunduğunuz anda farklı şeyler düşünmek yerine anı yaşamaya özen gösterin.
2. Teknolojiyi Bilinçli Kullanın
Teknolojiyi hayatımızdan tamamen çıkarmak tabii ki oldukça zor. Ancak teknoloji ile aramıza sağlıklı sınırlar koyabiliriz. Slow living, gereksiz ekran süresini azaltmayı önerir. Gün içinde sosyal medyayı belirli saatlerle sınırlamak bile zihinsel bir ferahlık sağlayabilir.
“Sosyal medya ve dijital dünya ile sağlıklı sınırlar çizmek için neler yapabilirim?” diyorsanız “Ekran Bağımlılığına Çözüm: Dijital Minimalizm Nedir?” yazımızı okuyabilirsiniz.
3. Doğaya Zaman Ayırın
Yavaşlamanın en güzel yollarından biri doğada vakit geçirmektir. Düzenli olarak yürüyüş yapmak, yeşil alanlarda vakit geçirmek ya da toprağa dokunmak ruh halinizi dengeleyebilir.
4. “Hayır” Demeyi Bilin
Her an meşgul olmak zorunda değilsiniz. Zamanınızı gerçekten değer verdiğiniz işlere ayırmak için istemediğiniz planlara veya görevlere “Hayır” diyebilmek önemlidir. Bu hem kendi alanınızı hem de zihinsel enerjinizi korur.
Kısacası günümüzün hızla akan temposuna karşı bir duruş sergileyen slow living felsefesi, hayatına daha fazla anlam ve farkındalık katmak isteyenler için ilham verici bir rehber niteliğinde diyebiliriz. Ancak tabii ki yaşamın ritmini yavaşlatabilmek için zamanı bilinçli bir şekilde yönetmek de oldukça önemlidir. Eğer siz de sık sık “Gün yetmiyor!” diye düşünenlerdenseniz ve üretkenlik ile huzuru dengede tutmanın yollarını arıyorsanız “Ama Zamanım Yok!” Cümlesini Unutun: Zaman Yönetimi Teknikleri” yazımıza göz atabilirsiniz.
MAPFRE Sigorta