Kendine Yolculuk: Şule Yalçıntan

yazar MAPFRE
Şule Yalçıntan Röportaj

Yakın çevrenizdeki pek çok insanın işinden mutlu olmadığına şahit olabilirsiniz. Şimdilerde başarılı bir yoga eğitmeni olan Şule Yalçıntan da zamanında o insanlardan biriymiş. Ama o şikayet etmek ve “Yapamam” demek yerine farklı bir kariyer için kollarını sıvamış, başarılı ve ilham veren isimlerden biri olmuş! Şu anda hatha yoga, budokon yoga, animal flow ve pilates dersleri veren, kendini sürekli geliştiren ve bunun yanı sıra pek çok insanın hayatına dokunma şansına sahip olan Şule Yalçıntan’ı tanıdıktan sonra onu çok seveceğinize eminiz!

Kariyerinize bir bankada memur olarak başladığınızı biliyoruz. Peki, kurumsal hayattaki hangi etkiler sizi yeni bir kariyer arayışına itti ve iş hayatınızdaki her şeye yeniden başlamak için karar vermenize neden oldu? 

Açıkçası hiçbir zaman bankacı olmayı düşünmedim. Benim hayalim konservatuvar okumak ve tiyatro oyuncusu olmaktı. Küçükken çok fazla şiir yazardım. Sonra hikayeler yazmaya başladım. Bilirsiniz, kız çocukları genelde bebekleriyle evcilik oynar. Ben ise küçükken bebeklerimi seyirci olarak koltuğa dizer, tiyatro gösterisi yapardım. İlkokul yıllarımda bale ve jimnastik yapmayı çok istediğimi, ortaokuldayken kungfu derslerine gitmek için aileme çok yalvardığımı hatırlıyorum. O zamanki koşullar nedeniyle bunları yapamadım.

Sonrasında kaderin cilvesi… Karakterimle ve yeteneklerimle hiç uyuşmayan bir işe girdim, bankacı oldum.

Tabii inanılmaz mutsuzdum. Genel müdürlükte çalışıyordum. İnsanların aşırı kariyer hırsı nedeniyle zarar verici davranışları, hiyerarşik yapının kullanım şekli ve çok şiddetli mobbing beni oldukça sarstı… Defalarca başımı ellerimin arasına alıp insanları izlediğimi hatırlıyorum. “Bu insanlar ne yapıyor? İşimizi birbirimizi kırmadan, yıpratmadan, kimseyi ezmeden yapabiliriz. Peki, neden böyle? Bu yarış neden? Herkes bir gün ölmeyecek mi? Hayat benim için bu değil. Kesinlikle ben buraya ait değilim.” diyordum. Tabii her şeyin bir nedeni var. Orada insanlardan, insana dair çok şey öğrendim. Yaşadığım her deneyim şu anki beni yarattı. Bankada çalıştığım dönem, hem aşırı stresimi atmak hem de tiyatro hayalimi gerçekleştirmek için Üsküdar Belediyesi’nin “Tiyatro Oyunculuğu” kursuna yazıldım. Kendime verdiğim en güzel hediyelerden biriydi. Sahneye çıktım, başrolde oynadım, hem de erkek rolünde. (Gülüyor.) O an fark ettim ki tiyatro gerçekten benim için bir aşk ve ben rolümü oynamıyordum, yaşıyordum. Sonrasında Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde eğitime devam ettim, orada da sahneye çıktım. İlk çocuğuma hamile kalınca tiyatroya ara vermek zorunda kaldım.

Oğlumun doğumuyla bankadan istifa ettim. O dönem pilates yapıyordum. Özellikle doğumdan sonra pilatesin fiziksel olarak çok faydasını gördüğüm için “Pilates Eğitmenlik Eğitimi” almaya karar verdim. Hem bebeğime vakit ayırabilmek hem de insanlara faydalı olabilecek bir iş yapmak istiyordum. Uluslararası Pilates Eğitmenlik Eğitimi’ne katıldım. Uzun yıllar pilates eğitmenliği yaptım. Yoga sonradan hayatıma girdi ve tamamen kalbimin “Yoga” diye seslenmeye başladı.

Aslında ruhsal olarak ilk dönüşümüm oğlumun doğumuyla başladı. Onu kucağıma aldığımda çok acayip bir his yaşadım. Büyük bir aşk, büyük bir mutluluk ve büyük bir sorgulama. O minicik bebek uyanış için beni dürttü. Dedim ki, bana doğum sürecini tüm doktorlar anlatır, evre evre, gün gün anlatabilir. Bana hamileliği, bebeğin oluşumunu, büyümesini ve doğum sonrası gelişimini bilim adamları anlatabilir. Ama bana bunun “gerçeğini” hiçbir bilim adamı anlatamaz. O zaman bu nedir? Neden doğuyoruz? Ne için yaşıyoruz? Neden ölüyoruz? Kucağıma aldığım minicik bebek suratıma kocaman bir yumruk attı. “E hadi uyan!” dedi.

Kariyer değişikliğine karar verdiğinizde çevrenizdekilerin tepkisi ne oldu? Aldığınız tepkiler bu süreçte nasıl bir rol oynadı?

Açıkçası aldığım kararlarda her zaman kalbimin sesini dinledim, çevremi dinlemedim. O yüzden ne dediklerini bile hatırlamıyorum. Ve herkese “Kalbinin sesini dinle!” diyorum.

Geçmiş yıllarda pilates eğitmeniydiniz şimdi ise öğrencilerinin çok sevdiği bir yoga eğitmenisiniz. Öğrencilerinizin ruhsal ve fiziksel dönüşümlerinin sizde nasıl bir yansıması var? Eğitmen olmanın sizin için anlamı nedir?

Yoga Eğitmenlik Eğitimi’nde fark ettim ki aslında ben yoganın felsefesini neredeyse 10 yıldır uyguluyormuşum. İlk çocuğumun doğumuyla başlayan sorgulama, ikinci çocuğumun doğumuyla artan dönüşüm sürecimde ben zaten kendime yolculuğa çıkmışım. Sadece bu yolculukta tüm araştırmalarıma rağmen bir türlü cevabı bulamadığım sorular vardı. Eğitim bittiğinde ise şunu söyledim: “Meğer ben yogaymışım, yoga benmiş”. Cevap alamadığım tüm sorulara yoga cevap verdi. “Oh be!” dedim. “Şimdi oldu. Meğer gerçekten ben yogaymışım.”

Büyük bir aşkla öğretiyorum. Yoga sadece asanalardan (duruşlardan) oluşan bir yöntem değil. İçinde nefes ve enerji, meditasyon, ahlak kuralları, kişisel denetimlerin olduğu bir dönüşüm yolculuğu. Kişinin kendine yaptığı tarif edilemez bir yolculuk. İnsan her yere yolculuk yapabilir ve bu yolculuklar insana bir sürü güzellik katar. Çok az insan ise kendine yolculuk yapar. Peki, insan kendine yolculuk yaparsa neler olur? Dönüşür… UYANIR… Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

Yoga felsefesi diyor ki; pratik, seçim yapmaktır. Çaba göstererek pratiğe devam et.

Pratiğe devam eden öğrencilerimde müthiş dönüşümler oluyor tabii. Fiziksel olarak bedenleri çok güçleniyor, dengeleri gelişiyor, esneklikleri artıyor, çok daha sağlıklı oluyorlar.

Ruhsal değişimleri ise inanılmaz. Bu kısmı için “Tarif edilemez, yaşanır.” diyorum. Kendini bugüne kadar sevmediğini fark edenler, kalbini herkese kapadığını görenler, öfkesini fark edenler, konuşamadığını ve hep sustuğunu fark edenler, çok bağırdığını fark edenler, bağımlılıklarını görenler, affedemeyenler ve affetmenin nasıl bir özgürlük olduğunu fark edenler, hayatı boyunca hep verdiğini fark edenler, hayatı boyunca hep aldığını fark edenler, hesaplaşmayı bırakanlar, yıllar sonra anne-babasıyla barışanlar, yıllar sonra kendisiyle barışanlar… Her şey “fark etmek” ile başlıyor. Şimdi kalplerini kendilerine ve dolayısıyla tüm dünyaya açıyorlar. Yoga, farkındalığını artıran, kendini görmeni sağlayan müthiş bir ayna. Gerçekten kendini görmeye hazır olan dönüşüyor.

Bir zamanlar düşlediğiniz hayatı şu anda yaşıyorsunuz. Düşlemek ve düşlerinizi gerçekleştirmek için çalışmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Bu süreçteki hislerinizi bizimle paylaşır mısınız? 

İnsanın işini aşkla yapması müthiş bir şey. Aşka dönüşünce işin, iş olmaktan çıkıyor. Yoga dersleri vermek benim için işten öte, kalplere dokunmak, onlara yolculukta eşlik etmek, ellerinden sımsıkı tutup ayna olmak. İnsanın içinde sınırsız, sonsuz bir güç var. Bu gücü görebilmelerini sağlamak. Görünenin ötesinde görünmeyen müthiş bir şey var. Bunu fark etmek çok önemli. İnsanlar kendileriyle ve başkalarıyla savaşmayı bırakıp huzuru bulsun. Hepimizin “bir” olduğunu anlasın. Dünyanın bir illüzyon olduğunu fark etsin. Her şey aslında bir rüya. Uyanma vakti geldiyse sesime kulak ver. Dersime, kamplarıma gelenleri yoga ile dürtüyorum. “Hadi sen de uyan, bak burası çok güzel!” diyorum.

Hayallerinizi besleyen ya da hayallerinizi gerçekleştirme yolunda sizi motive eden bir film, şarkı ya da bir eser var mıdır?

Kesinlikle var. Aykut Oğut’un Evrenden Torpilim Var’ı benim hayatıma dokunan, hayallerimi gerçekleştirmemde çok etkili olan bir kitaptır.

Patanjali’nin Yoga Sutraları, Rezonans Kanunu, Amak-ı Hayal ve tabii ki Mesnevi de favorilerimden.

Belgesellerden The Power of the Heart, Heal, The Secret mutlaka izlenmeli.

Favori filmlerim ise; Forrest Gump, Matrix, Slumdog Millionaire, Life of Pi.

Ne yazık ki hepimiz, hayallerimizi gerçekleştirme yolunda farklı sebeplerden dolayı motivasyon kaybı yaşayabiliyoruz. Siz böyle dönemlerde motivasyonunuzu yeniden yükseltmek için hangi yöntemleri izliyorsunuz, neler yapıyorsunuz?

Motivasyonu da ve motivasyon kaybını da kişi kendi yaratır. Bunu görebilmek için en iyi yol meditasyondur. Ayrıca “şükretmek” çok sihirli bir motivasyon kaynağıdır. Her gün şükrederim.

Koşullar ne olursa olsun düşleyenlere ve düşlerini gerçekleştirmek için çalışanlara ne önerirsiniz?

Her zaman mevcut koşullarına şükret.

Gelecek güzellikler için şimdiden teşekkür et.

Hayalinde kararlı ol fakat hayaline bağımlı olma. Bir şey olmuyorsa senin hayrınadır, ona da teşekkür et.

Hayalinle ilgili mutlaka bir adım at.

Düşlerin gerçekleşmiş gibi mutlu ol. Anda mutlu olmayı seç. Çünkü mutluluk bir seçimdir.

View this post on Instagram

✨ En çok duyduğum söz, en çok aldığım mesaj; -Hocam öğrencileriniz o hareketleri nasıl yapabiliyor inanamıyorum. Ben de yapabilir miyim? Öncelikle, bedenini nasıl güçlendireceğini biliyorum. Hangi poza hangi pozlar ile hazırlanacağını biliyor ve öğretiyorum. Yapman gerekenleri biliyor ve öğretiyorum. Ruh ve zihin tarafına gelince, Çünkü ben aşkla yapıyor ve öğretiyorum. Çünkü ben Yoga’yım. Çünkü Yoga ben. Çünkü Yoga hepimiz… Yoga’ya başladığım gün “Bunu isteyen herkese öğreteceğim” dedim. Çünkü bu çok acayip bir şey! Bu, dayak yediğin, Ve bu dayağın bazen seni çok ağlattığı, bazen ise çok güldürdüğü çılgın bir şey… Bu “gerçek seni” gördüğün müthiş bir şey. Çok büyük bir aşkla öğretiyorum. Bildiğim her şeyi paylaşıyorum. Çünkü ben artık Dharma’mı biliyorum. Elini uzatan herkesin elini tutup ‘Yolculuğunda seninleyim” diyorum. Gerçekten seninleyim. Sen olduğun sürece ben hep varım. Sadece kendini görmen, kendini bulman, bütün çarpışmalarının boşa olduğunu bilmen, huzurun sadece senin içinde olduğunu farketmen için yardım ediyorum. Çünkü benim görevim bu. Benim görevim senin elini tutup Öz’e ulaşmanda sana yardım etmek. Hem de büyük aşkla bunu yapıyorum. Aşk’la; “Sana, aradığın şeyin senin içinde olduğunu göstermek” benim için en büyük mutluluk… Evet, “Aradığın şey senin içinde” Her şeyi yapabilirsin… Her şeyi… Görülmeyeni görmeye niyet ettiğinde yolculuk başlar. Görülmeyeni görmeye başladığında sınırlar kalkar… ? #GörülmeyeniGörebilirmisin?

A post shared by Şule Yalçıntan Yoga (@suleyalcintan) on

Benzer Yazılar

Yorum Yap